KESK, DıSK, TTB ve TMMOB yöneticileri dün bir araya geldi ve basın açıklaması yaptı.
Eğitim-Sen Hatay şubesi’nde düzenlenen toplantıda ortak açıklamayı okuyan KESK Dönem Sözcüsü Servet Kavukoğlu, 1 Mayıs 2010’un bir çok açıdan bu ülkenin emekçileri için bir dönüm noktası niteliğinde geçtiğini belirtti.
ışte KESK, DıSK, TTB ve TMMOB yöneticilerinin ortak basın açıklaması:
1 Mayıs 2010 birçok açıdan bu ülkenin emekçileri için bir dönüm noktası niteliğinde geçmiştir. ılimizde son yılların en kitlesel katılımlı 1 Mayıs’ı kutlanmıştır. Antakya’da 1 Mayıs kutlamalarının kitlesel ve coşkulu geçmesinde emeği geçen tüm kurumlara emeklerinden dolayı teşekkür ederiz.1 Mayıs’ın ıstanbul Taksim Meydanı’nda gerçekleştirilen görkemli gösteri emekçiler için önemli moral kazanımlar taşımaktadır. Taksim Meydanı’nın emekçilere açılmasını halka bir lütuf gibi göstermek isteyenler unutmamalıdır ki: Taksim 1 Mayıs Meydanı emekçilerin iradesinin egemenlerin inadını kırması sonucu alınmıştır.
1 Mayıs 1977 emekçiler için karanlık bir dönemin başlangıcıdır. Ardından çorap söküğü gibi gelen cinayetler, katliamlar, işkenceler ve darbelerle bu ülkenin emekçileri, sıradan insanları sermayenin kararttığı bir ülkede yaşamaya mahkûm edilmişlerdir. 6 milyonun üzerinde işsizin olduğu, ancak gizli işsiz olabilecek bir asgari ücretle çalışan milyonlarca emekçinin olduğu; çalışanların % 90’ının yoksulluk, % 60’ının açlık sınırının altında yaşadığı; sokaklarında zulüm ve sömürünün, açlık ve sefaletin kol gezdiği bu sermaye imparatorluğunu işte böyle, baskıyla, işkenceyle, kanla inşa edebilmişlerdir. ülkeyi sermaye cennetine böyle çevirmişlerdir. Halkın sınırlı kaynaklarını özelleştirme adı altında ancak böyle çarçur edebilmişlerdir. Eğitimi, sağlığı, temel kamu hizmetlerini paranın emrine ancak böyle sokabilmişlerdir. Halkı inancına göre, etnik kökenine göre, cinsel kimliğine göre ancak böyle bölebilmişlerdir. Bütün bunları ancak baskıyla, işkenceyle, kanla yapabilmişlerdir. Kendi çocuklarını hapse atan, tecavüzlerden bile koruyamayan, insanlarını fişleyen, hakkını arayanları copla, gazla, baskıyla ezmeye çalışan bu sermaye düzenini ancak böyle kurabilmişlerdir.
1 Mayıs 2010 gösterilerinin bir başka önemli özelliği emekçilerin tüm toplumsal kesimleri ve mağdurları birleştirme potansiyelinin ortaya konmuş olmasıdır. 1 Mayıs’ta alanlarda bu ülkenin tüm renkleri yerini almıştır. 2008’in sonbaharından bu yana emekçilerin ve özellikle onların önemli mücadele örgütlerinin krize karşı bütün baskı, operasyon ve sindirme girişimlerine rağmen sergilediği direnç ve bu direncin köşe taşlarını oluşturan 29 Kasım 2008, 15 şubat 2009, 25 Kasım uyarı grevi eylemlerinin oluşturduğu zeminde bir dizi direnişin ortaya çıktığını görüyoruz. ıstanbul ıtfaiye işçilerinin direnişi, Marmaray işçilerinin direnişi buna örnektir. TEKEL direnişi buna örnektir. 2 yıla yaklaşan zamandır emekçilerin AKP iktidarına karşı geliştirdikleri direnç emeğin öncelikli taleplerinin netleşmesine ve tüm toplumsal kesimlerde yankı bulmasına yol açmıştır.
Bu siyasi iktidar halkın sorunlarına yabancılaşmış, kendini tamamen sermayenin çıkarlarına vakfetmiştir. ülkenin çözülmeyi bekleyen onlarca sorunu varken, siyasi iktidar hala sermayeye yeni rant alanları, yeni pazarlar yaratmak dışında hiçbir şey yapmamaktadır. ülkenin en önemli sorunu işsizliktir, ama gelin görün ki, 2010 Bütçesinde işsizlikle mücadele için 1 kuruş bile ayrılmamıştır. 1 Kuruş ayrılmak şöyle dursun dahası işsizlik sigortası fonu amacı dışında sermayenin emrine verilmiştir.
Bu ülkenin emekçileri daha fazla özelleştirme istemiyor. Esnek çalışma düzenini istemiyor. 4B’yi 4C’yi istemiyor. Taşeronluk sistemini istemiyor. Bu ülkenin emekçilerinin istemediği ne varsa AKP’nin ısrarla istediği odur. Emekçiler neo-liberal politikalar tarafından kıstırıldıkları cendere karşısında isyan ediyor.
Siyasi iktidar iflas etmiş politikalarına karşı emekçilerin sergilediği bu direnci görmelidir. Emekçilerin 2 yıldır ortaya koydukları taleplere kulak vermelidir. Ancak Başbakan emekçilerin taleplerini görmek bir yana onlarla alay etmektedir. Taksim meydanını bir lütuf olarak sunmakta, işsizliğe çözüm için pek sevdiği sermaye çevrelerinden işe adam alın diye ricacı olmaktadır.
Emekçilerin lütüfa, merhamete ihtiyacı yoktur. Emekçiler haklarının peşindedir. Buradan siyasi iktidarı bir kez daha uyarıyoruz. 25 Kasım’da görmediniz, 4 şubat’ta görmediniz. Taksim’de toplanan 500 bin emekçi ülkede 1 Mayıslara katılan milyonlarca emekçi de mi size göstermedi yanlış yolda olduğunuzu. şimdi de 1 Mayıs’ın coşkusuyla sizi bir kez daha uyaracağız. 26 Mayıs’ta üretimden gelen gücümüzü kullanacağız. Greve gideceğiz.
Yaşasın emek, barış ve demokrasi mücadelemiz!
İlk yorum yapan siz olun