İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Biraz Huzur…

Türk Eğitim Sen Hatay şubesi Başkanı Recep Tuncay Ulus alanında düzenlenen basın açıklamasında “ülkemizin geleceğini inşa eden eğitimciler olarak huzurlu değiliz” dedi.

Tuncay, “Bir yanda yaşadığımız zorluklar, diğer yanda sorumluluk makamında oturanların duyarsızlığı biz eğitim çalışanlarını ümitsizliğe sevk etmektedir. Güzel ülkemizin kalkınması için gece gündüz gayret gösteren eğitim çalışanları olarak çok şey istemiyoruz; sadece biraz huzur istiyoruz.

özellikle son altı yıldır yaşadıklarımızdan, MEB’in eğitim çalışanlarına karşı olumsuz bakış açısından rahatsızız” dedi. Recep Tuncay, “Haksız, hukuksuz ve usulsüz uygulamalardan rahatsızız.

Atama ve görevlendirmelerde yerleşen “Benim adamım” anlayışından rahatsızız.Sendikalara ve dolayısıyla eğitim çalışanlarına kulakların tıkanarak “Ben bilirim ben yaparım, siz uyarsınız” şeklindeki çağ dışı yönetim anlayışından rahatsızız.

çağ atladığı ifade edilen eğitimimizde, eğitim çalışanlarının mutsuz ve huzursuz kılınmasından rahatsızız. Türk Eğitim-Sen olarak, eğitim çalışanlarının bu rahatsızlıklarını defalarca dile getirdik.

Basın açıklamaları yaptık, dilekçe kampanyaları düzenledik, afiş ve bildiriler hazırlayıp dağıttık, gazetelere ilanlar vererek uyarılarda bulunduk. Fakat bir şey değişmedi. Bakan yine duymazdan geldi, yine görmezden geldi.

ışte bir kez daha kamuoyu önüne çıkıyor; eğitim çalışanlarının maruz kaldığı olumsuzlukları ve MEB’in yanlış uygulamalarını tekrar ifşa ediyoruz. Türkiye MEB’e bağlı okul ve kurumların idaresi açısından bir vekâlet cennetine dönüşmüştür.

Bakanlığın çıkardığı yönetmelik ve yayınladığı genelgeye rağmen, her il valiliği yönetici atamalarında keyfine göre davranmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı ise bu keyfiliğe ses çıkarmamaktadır.

Yapılan keyfiliklerin neticesindeyse eğitim çalışanlarının Milli Eğitim Bakanı’na ve politize olmuş birçok il valisi ve milli eğitim müdürüne güveni kalmamıştır. Bu sorumsuz uygulamaların sonucunda, hukuk devleti ilkesi, bizzat bu kuralı hayata geçirmesi gerekenlerce ayaklar altına alınmıştır. Bu dönemde ilkesizlik ve kuralsızlık batağına saplanılmış, yandaşlarımı koruyacağım diye on binlerce eğitim çalışanının haklı tepkisine kulak tıkanmıştır.

Adaletten her geçen gün daha da uzaklaşılmış, eğitim çalışanlarına mahkeme kapıları adres olarak gösterilmiştir. Binlerce eğitim çalışanı, haklarını korumakla görevli Milli Eğitim Bakanlığı ile davalık hale getirilmiştir.

Milli Eğitim Bakanlığı’na devredilen okullarda görev yapan yönetici ve diğer çalışanlar her yönden birçok mağduriyet yaşamıştır. öğretmenlerin ek derslerinin hesaplanma yöntemi, Maliye Bakanlığı tarafından değiştirilerek; öğretmenin, neredeyse ek ders almaması esası getirilmiştir. öğretmen istihdamı bu dönemde iki başlı hale getirilmiş, diğer iktidarların yıllar boyu aklına gelmeyen, sözleşmeli kölelik uygulaması AKP iktidarı döneminde icat edilmiştir.

Türk Eğitim Sen’in gayretleriyle bir takım haklar elde edilse de, sözleşmeli öğretmenlik zulmü inatla devam ettirilmektedir. Atama bekleyen 200 bin öğretmen adayının, artık atanabilmek için umutları kalmamış gibidir.

Bu ülkeyi yönetenlerce, aylık 300-500 TL verilerek ücretli öğretmen olarak sömürülen bu öğretmen adaylarının, bizim evlatlarımız olduğu unutulmuş görünmektedir. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin çELıK bir yandan, “Bizim öğretmen ihtiyacımız yok.” derken, diğer yandan on binlerce eğitim fakültesi mezunu gencimizi ücretli öğretmen olarak istihdam etmektedir. Modern köleliğin bir başka türü olan ücretli öğretmenlik uygulaması, Anayasasında “Sosyal Devlet” ilkesi bulunan bir ülkeye ve “ben eğitimde çağ atlattım” diyen bir Bakana hiç yakışmamaktadır.

Milli Eğitim Bakanlığı uygulamalarıyla şube müdürleri, ilköğretim müfettişleri, uzmanlar ve şefler arasında da uçurumlar yaratarak, Bakanlık teşkilatındaki hiyerarşik yapıyı kendi eliyle bozmuştur. Ek ödeme dışında da tutulan bu yöneticilerin hak gaspı karşısında Milli Eğitim Bakanlığı seyirci kalmaktan başka hiç bir iş yapmamıştır.

Bu dönemde, eğitim çalışanları aldıkları maaşla geçimlerini sağlayamamış; çalışanlar adeta ekonomik soykırıma tabi tutulmuştur” dedi. Recep Tuncay, “Her bir eğitim kurumuna bir hizmetli, bir memur düşmemektedir. öğretmenlerin dışındaki diğer eğitim çalışanlarının görev tanımları dahi bulunmamakta, tayin ve atamaları ile ilgili bir yönetmelik çıkarılmamaktadır. Görevde yükselme sınavı, verilen sözlere rağmen bugüne kadar yapılmamıştır.

Hizmetli, memur, teknisyen gibi eğitim çalışanlarının fazla mesaileri fazla çalışma ücreti ile değerlendirilmemektedir. Söz konusu personel, Anayasada yasaklanan angaryanın her türüne açık olarak çalıştırılmaktadır. üniversite çalışanlarının içerisinde bulunduğu durumun da Milli Eğitim Bakanlığı çalışanlarınınkinden pek farkı yoktur.

üniversitelerimizin, mevcut anlayış ve yapılanmayla daha ileriye, sağlıklı bir şekilde taşınması artık mümkün görünmemektedir. Geleceğinden kuşku duyan akademik kadro ve adeta sindirilmiş üniversite çalışanları ile ülkemizin geleceğini karanlığa mahkûm ettiğimiz görülmek zorundadır.

Sık sık demokrasi nutku atanların yönünü üniversitelere, üniversitelerin de yönünü gelişmiş ülkelere çevirme zamanı gelmiş, hatta geçmektedir.

Eğitim çalışanları olarak, çok şey istemiyoruz; Türkiye’nin aydınlık yarınlarına sağlıklı bir şekilde katkıda bulunabilmek için, ınsan hakkı ihlallerinin yaşanmadığı, demokrasinin solunduğu ve hakça paylaşımın gerçekleştirildiği bir Türkiye için, Hukukun egemen olduğu, kural ve kanunların istisnasız uygulandığı bir ülkede yaşamak için, çocuklarımıza karşı ebeveyn olarak görevlerimizi hakkıyla yapabilmek için, çağın standartlarında modern bir eğitim öğretime kavuşabilmek için, Siyasi yandaş olmaya zorlanmamak, onurumuzla görevimizi yapabilmek ve insanca yaşayabilmek için, Biraz Huzur ıstiyoruz” şeklinde konuştu.

İlk yorum yapan siz olun

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir