İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Köy Enstitüleri Eşsiz Eğitim Modeli…

Eğitim ış Hatay şubesi bir mesaj yayınladı. Eğitim ış şube Başkanı şenol Eyüboğlu mesajında şunları dile getirdi.
 
Cumhuriyeti kuran çağdaş, aydın kadrolar, eğitimin ve kalkınmanın öncelikle “Köylü milletin efendisidir.” Anlayışı ile köylerden başlaması gerektiği fikrini benimsemişlerdir. 69. yıldönümünü kutladığımız Köy Enstitüleri olgusu, dünyada eşi benzeri olmayan, Türkiye’nin dünya eğitim tarihine kazandırdığı en özgün modellerden biri olarak döneme damgasını vurmuştur.
 
Cumhuriyetin “çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkma” hedefine varmak, çağdaş bir toplum yaratmak için planlanan Köy Enstitüleri, eğitimcinin ülkenin gelişimindeki rolünü anlatması bakımından oldukça iyi bir örnektir. Kalkınmış bir toplumun gereksinimi olan yetişmiş iş gücü, bu kurumlarda sanatla, edebiyatla ve çağdaş olan tüm yeteneklerle harmanlanarak Türkiye’nin her bir yanına cesaret, iddia, inanç ve bitmek bilmeyen bir umutla yayılmıştır.
 
Köy Enstitüleriyle birlikte aydınlanma yurdun her yanına taşınmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk on beş yılında  cumhuriyet heyecanı, aydınlanma devrimi ülkede rüzgar estirmiş, halkı ve ülkesi için gelecek kurgulayan bir öğretmen, bir aydın modeli yetiştirmiştir. öyle ki çok kısa zamanda yetişen öğretmenlerin etkisi bugün bile toplumda varlığını göstermektedir. Cumhuriyeti aydınlanma hedeflerinin ürünü olan Köy Enstitüleri:
 
• Yüzyıllardır biriken feodal toplumun üretim ve  yaşam biçimini  ortadan kaldırmaya,
• Köylünün eğitilmesini, gelişmesini ve kalkınmasını sağlamaya,
• Bilimsel ve felsefi anlamda laik eğitimin başlatılmasına,
• Ataerkil  toplumdan çekirdek aile toplumuna yönelmeye,
• Ezberci değil, analitik düşünen- sorgulayan birey yetiştiren demokratik ve üretici eğitimin başlatılmasına öncülük etmişlerdir.
 
Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullarda Köy Enstitüleri muhteşem bir proje olarak uygulamaya alınmış, Hasan Ali Yücel’in çağdaş bakanlık anlayışı, ı. Hakkı Tonguç’un ilerici toplumcu anlayışıyla, Hasanoğlan’da yakılan çoban ateşi, Cılavuz, Beşikdüzü, çifteler, Düziçi gibi Köy Enstitülerinde yıldız gibi çoğalarak ve parlayarak bütün ülkeyi aydınlatmaya başlamıştır.
 
Hasan Ali Yücel’in “Bu bizimdir, kimseden almadık; bizden alsınlar. Diyerek milli ve özgün bir proje olduğuna işaret ettiği Köy Enstitüleri, pek çok yabancı bilim adamının da dikkatini çekmiş, akademik çalışmalara konu olmuştur. UNESCO da bu modeli gelişmekte olan ülkelere tavsiye etmiştir. Peki bugün Köy Enstitüsü ruhu yeniden canlandırılabilir mi?
 
Eğitim kurumlarının kapısına “enstitü” yazmak, onların “Köy Enstitüsü ruhu” kazanmalarına yetmez. O ruhu yakalamak; çağdaş, üretken ve demokratik eğitim yöntemini ulusal eğitim sistemimizin her aşamasında uygulayarak; eleştiren, sorgulayan çağdaş bireyler yetiştirmekle olur. üretken ve yaratıcılığın  desteklendiği eğitim anlayışı bugün yaşadığımız eğitim sorunlarının da çözümü olarak görülmelidir.
 
ışte o zaman cumhuriyetin öğretmenlerden istediği “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesilleri yetiştirebiliriz.Biz Eğitim-ış olarak, bugün o heyecanı taşıyoruz. Tüm yurtta Cumhuriyetin, aydınlanmanın ateşini yakmaya devam ediyoruz. Unutmayalım ki, en büyük eylemimiz, çalıştığımız okullarda Köy Enstitüsü ruhunu yaşatarak ülkemizin geleceğine umut ve ışık  olabilmektir.

İlk yorum yapan siz olun

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir