İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kuseyri’ den çarpıcı açıklamalar…

TOBB Yönetim Kurulu üyesi ve Antakya Ticaret Borsası Başkanı Mehmet Ali Kuseyri, ekonomik büyümenin her zaman siyasi istikrara bağlı olduğunu söyledi.

Siyasi istikrar ve demokrasi düzgün olduğu zaman Türkiye’nin büyümesinin yüzde 7′ nin altına düşmeyeceğini belirten Kuseyri, siyasi istikrar ve demokrasi istikrara kavuşmadığı zaman ekonomik büyümede istikrarın sağlanmayacağını belirtti.

Türkiye’de siyasi istikrar ve demokrasi yerleştiği zaman, büyüme hızının artacaktır. Yüzde 7′ lik bir büyüme ile yaklaşık 2020 yılında Türkiye’ nin kişi başı Gayri Safi Milli Hasılası’ nın (GSMH) 20 bin dolara çıkacağını dile getiren Başkan Kuseyri, yüzde 4,5′ luk bir büyüme ile bu rakama ancak 2020 yılında ulaşacağını söyledi. Kuseyri, ekonomik büyümenin girişimcilik ve yeni iş istihdam sahalarının oluşturulması ile yakalanacağını ifade etti.

ışsizlik tüm kesimler için yakıcı bir sorun

ülkemizde işsizlik sorununun sadece gençler için değil, toplumun tüm kesimleri için yakıcı bir sorun olduğunu belirten TOBB Yönetim Kurulu üyesi ve Antakya Ticaret Borsası Başkanı Kuseyri, kentlerde 15-24 yaş arası ve eğitimini bir aşamada bitirmiş olan gençlerde işsizlik oranının yüzde 25 olduğunu, iki milyonu iş aramaktan vazgeçmiş 5,3 milyon işsiz insan bulunduğunu söyledi.Eğitimli insan işsizliğinin de ciddi boyuta ulaştığına dikkat çeken Başkan Kuseyri; konuşmasını şöyle sürdürdü:

“ülkemizde ekonominin ve şirketlerin de daha fazla iş yaratma zorunluluğu bulunmaktadır. Son dönemde işsizlik artışında krizin etkisi vardır, sanayide istihdam 300 bin azalmıştır. önümüzdeki dönemde işsizliğin bir miktar azalmasını bekliyoruz.

Fakat bunun yanında da bu sorunu çözmek için yapmamız gereken birçok şeyin bulunduğu  bir gerçektir. Her şeyden önce Türkiye’ nin çok kapsamlı bir eğitim reformuna ihtiyacı vardır. Gençlerimizi ezberci eğitimden, test çözmeye dayalı eğitimden, meslek seçimini tesadüfe bırakan üniversite sınavından kurtarmamız gerekmektedir. Eğitimle, bir dalda uzmanlığın yanısıra; kültür, ahlak, yaratıcılık, kavramsal düşünme gibi nitelikler de kazandırması gerekmektedir.Türkiye’de eğitim reformunun, eğitim kalitesinin, futbol maçları kadar tartışılmamasını, gündeme gelmemesini anlamak mümkün değildir.”

Mesleki eğitim sorununun gerçek ihtiyaç alanlarında çözülmesi gerektiğini ifade eden Kuseyri, Almanya ve ıngiltere’de mesleki eğitimin ağırlığı yüzde 70’e yaklaşırken, Türkiye’de % 25-30’larda kalmasının kabul edilemez olduğunu söyledi.

ıstihdamın üzerindeki vergi yükünün azalması, bunun için de kayıt dışı ekonomiyle katı bir mücadele yürütülmesi gerektiğini belirten Başkan Kuseyri, “Daha ötesinde de yeni istihdam modellerinin geliştirilmesi gibi çabalara ihtiyaç bulunmaktadır. Bunlar yapıldığı zaman, eğitimli gençlerimizin Türkiye’nin en büyük gücü olacağından kuşkumuz yoktur” dedi.

Girişimci ruhu yüzde 25 olan ülkelerin gelişmiş ülkeler olduğu bilgisini veren Kuseyri, “Yani yeni girişimci sayısı ticaret içerisinde yüzde 25’i oluşturan ülkeler gelişmiş ülkeler statüsündedir. Türkiye’de bu rakam yüzde 11-13 arasında değişiyor. Büyümenin oluşabilmesi için bilhassa genç girişimci sayısının artması gerekiyor.

şimdi 40 veya 45 yaşında bir insana ‘Git herhangi bir ülkede bir işletmenin başında otur, burada ki düzenin bırak orada iş yap’ diyemezsiniz. Ama 20 veya 25 yaşındaki arkadaşa ‘Tamam arkadaş sermaye benden, yüzde 50 ortaksın. Oraya git oradaki işletmenin başına otur’ diyebilirsiniz. Bu genç arkadaşımız gider oturur. Orada düzenin kurar ve başarılı da olur. BUNUN ADI GıRışıMCıLıKTıR.” dedi.

Türkiye’nin yüzde 7 değil yüzde 10 büyüme yapabilecek kapasite de olduğunu kaydeden Kuseyri, “çünkü biz 2002-2003 yıllarında bu büyümeyi gördük. Yani bunlar afakî rakamlar değildir. Bizim bu yüzde 7 rakamının da üzerine çıkmamız lazımdır. Yani ticaretle uğraşan genç arkadaşlarımızın muhakkak girişimcilikle yeni iş sektörlerine yönelmesi gerekmektedir.” diye konuştu.

Güçlü ekonomi için kamu idaresi reformunun yapılması gerektiğinin altını çizen Kuseyri, bunun yanı sıra muhakkak surette kontrol dışı harcamaların kontrol altına alınmasının şart olduğunu belirtti. Kayıt dışılık sorununa bakacak olursak, kayıt dışılık yalnızca iktisadi bir sorun değildir. Aynı zamanda kamu iradesi sorunudur. Kayıt dışılık nedeniyle doğrudan vergi yerine dolaylı vergilere ağırlık verilince, Türkiye’nin rekabet gücü olumsuz etkilenmektedir.

Akaryakıttaki fiyat tablosu işte bunun sonuncudur. Dolaylı vergilere dayalı bir sistem içinde faaliyet gösteren şirketler, dünya çapında rekabetçi olamazlar ve ister istemez yarışa geriden başlarlar. 

Türkiye’nin, son 30 yılda dünya ekonomisinin önemli bir parçası haline geldiğine işaret eden Kuseyri, 1980’de 26. büyük ekonomi olan Türkiye’nin bugün 17. ekonomisi olduğunu ifade etti. Türkiye, vergi sistemini ve vergi idaresini elden geçirmeden kayıt dışılık sorununu çözemez. Kayda girene yüklenen bir vergi anlayışı ile çağdaş dünyada yol alamayız. Kamu idaresinde har vurup harman savurup, sonra ek vergi alamazsın. Türkiye dünyanın 17.büyük ekonomisi konumundadır. Ama vergi sistemimiz bir üçüncü dünya ülkesi gibidir adeta…

TüRKıYE EKONOMıSı BıRıNCı LıGDE, VERGı SıSTEMı üçüNCü LıGDE BıR üLKE OLMAMALIDIR. KENDı HESABINI VEREMEYEN, HESAP DA SORAMAZ. O VAKıT DEMOKRASıMıZDE DE GüçLENEMEZ.
Beşeri sermayenin güçlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Kuseyri şöyle devam etti:

Devlet küçülürken, özel müteşebbisin büyümesi lazımdır. 1980’E KADAR OLAN OLAY şUYDU. DEVLET ELı ıLE BüYüME SAğLANIYORDU. YANı DEVLET BüYüYORDU, üLKE BüYüYORDU. BöYLE BıR YAPI VARDI. 1980’DEN SONRA ARTIK öZEL SEKTöR DEVREYE GıRDı. şU ANDA öZEL SEKTöR BüYüYOR. öZEL SEKTöR BüYüDüKçE EKONOMı DE BüYüYOR. DEVLET BüYüMESı ARTIK GERıDE KALMIşTIR.

Yalnız bizim yasalarımız şu anda özel sektörün büyümesine uygun değildir. Yani yasalar eskiye göre, devletin büyümesine göre yapılmıştır. Bu yasalar özel sektörün büyümesine göre revize edilmedir. özel sektör bu yasalardan dolayı sıkıntı yaşamaktadır. Sıkıntı yaşadığı içinde bu sefer geri duruyor, geri durduğu zamanda büyüme şekillenememektedir. Bu konuda ciddi bir yasal reformun yapılması gerekmektedir.

2010 yılında ekonomi, baz etkisinden dolayı 2009’a göre büyüyecektir. Fakat bir dizi kamu harcaması tedbiri ile desteklenmezse, 2011 yılının 2010 yılından daha iyi olabileceği olasığını riske atmış oluruz. Peki bu gerçeklere rağmen neden kamu harcamalarını iç talebi desteklemek üzere artıramıyoruz? çünkü elimizde sınırlı kaynağı 2007’den sonra özellikle yerel seçimler öncesinde son derece verimsiz alanlara harcadık. Hem harcadık, hem de küçüldük.

VERıMSıZ TARLAYA VERıMSıZ TOHUM EKıNCE, BEREKETSıZ HASADA MAHKUM OLDUK. Oysa geçen yılın sonunda, kaynakların hızla daraldığının belli olduğu bir ortamda, elimizde kalan kaynakları daha dikkatli kullanmalıydık. Türkiye kamu harcamalarını doğru olmayan alanlara yönlendirerek şirketler bazında ciddi bir hasarın oluşmasına yol açmıştır.

EKONOMıDEKı KüçüLMENıN DETAYLARINA BAKTIğIMIZDA ASIL SORUNUN öZEL TüKETıM VE öZEL YATIRIMLARDA YAşANDIğINI GöRüYORUZ. Buna karşın arttırılan kamu tüketiminin ve kamu yatırımlarının büyümeye katkısı sadece 1 puandır. Bu durum açıkça gösteriyor ki ekonomideki küçülmeyi sadece kamu harcamalarını artırarak telafi etmek mümkün değildir.

şimdi zaman orta vadeli adımları tasarlama ve uygulama zamanıdır. ış ve Yatırım ortamını iyileştiren reformlar, 2006 kadar gayet hızlı bir biçimde hayata geçirilmişti. Ne yazık ki devamını getiremedik. Bunun sonucunda, Dünya Bankası’nın Türkiye, iş ve yatırım ortamının düzgünlüğü sıralamasında, Türkiye 10 basamak birden gerileyerek, 63.sıradan 73.sıraya düşmüştür. Ayrıca Dünya Ekonomik Forumu verilerine göre Türkiye, Küresel Rekabet Endeksi sıralamasında, 133 ülke arasında ancak 61. sırada yer bulabilmiştir. Dünyanın 17. büyük ekonomisi olmakla övünen bizler için hiç de yakışık olmayan bir tablodur.

şıMDı KISIR SıYASı çEKışMELERı BIRAKIP, ış üZERıNE BAşARI üZERıNE KONUşMA ZAMANIDIR. şıMDı SORUNLAR üZERıNE DEğıL, çöZüMLER üZERıNE ODAKLANMA ZAMANIDIR. şıMDı MıLLETıMıZıN GüNDEMıYLE BULUşMA ZAMANIDIR. TüK KURUMLAR DEMOKRASıYı ıçTENLıKLE BENıMSEMELı, BıRBıRLERıYLE üSTüNLüK MüCADELESıNE GıRMEMELı, ORTAK YAşAM BıLıNCıNE ERışEBıLMEK ıçıN KENDıMıZı TANIMLARKEN BAşKALARINI GöRMEMEZLıKTEN GELEREK ELEşTıRMEKTEN VAZGEçMELıYıZ.

TüRKıYE, ışıN, LıYAKATıN, SORUMLULUğUN VE BıRLıKTELığıN VATANI HALıNE GELMELıDıR. Türkiye, çalışma ahlakının ön plana çıktığı, çalışmanın ve üretmenin en geçerli değer haline geldiği bir ülke olmalıdır. Türkiye, her bir vatandaşının, çalışma ve liyakat yoluyla ailesinden, çocuklarının ise kendisinden daha iyi yaşayabileceğinin mümkün olduğu bir ülke olmalıdır. TüM BUNLARI MüMKüN KILMANIN, SADECE TEK BıR YOLU VARDIR. BüTüN SORUNLARIMIZA çöZüM GETıRECEK YAPISAL REFORMLARI YAPABıLECEğıMıZ, SıYASAL VE TOPLUMSAL HUZUR ORTAMI OLMALIDIR. UNUTMAMALIYIZ Kı, BüYüMEYı VE KALKINMAYI, ANCAK HUZUR ORTAMINDA GERçEKLEşTıREBıLıRıZ.   

TüRKıYE’NıN GüçLü EKONOMıSıNıN YANINDA KALıTELı DEMOKRASıNıN  DE VAR OLMASI GEREKMEKTEDıR.        

İlk yorum yapan siz olun

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir