İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türkiye’ nin Ümidi Tarım’da…

Hatay Veteriner Hekimler Odası’nın 10. Olağan Genel Kurulu yapıldı. Yahya Hamurcu yeniden başkanlığa seçildi.
Hatay SMMMO’da yapılan genel kurula Hatay Diş Hekimleri Odası Başkanı Orhan Günal, Hatay Serbest Mali Müşavirler ve Muhasebeciler Odası Başkanı Abdullah Korkmaz, MKü Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Suat Erdoğan ile Veterinerler katıldı.
 
HAMURCU: GüNüMüZDE ET, SüT VE YUMURTA ANCAK IMF DüNYA BANKASI ıçıN VERDığı öLçüDE DESTEKLENMEKTEDıR
 
Genel kurulda konuşma yapan Hatay Veteriner Hekimleri Odası Başkanı Yahya Hamurcu, “ülkemiz coğrafi özellikleriyle her türlü hayvansal üretim açısından uygun ortam ve önemli bir potansiyele sahiptir.” dedi.
 
Hatay Veteriner Hekimler Odası’nın, mesleğin toplum yararına kullanılması, üyelerinin hukukun korunması, ülke hayvancılığının geliştirilmesi ve demokratik kitle örgütü olarak ülke sorularına yasal zeminde demokratik tepkiler ortaya koyması gibi görev, yetki ve sorumluluklara sahip olduğunu belirten Hamurcu, ”Hatay Veteriner Hekimler Odası, bu çerçevede kalarak ulusal ve yerel sorunlara yönelik tepkisini gerek kurumsal üyesi ve aynı zamanda dönem sözcüsü olduğu 12 meslek odasından oluşan Hatay Meslek Odaları Koordinasyon Kurulu (HAMOK) bünyesinde yapılan etkinlikler ve basın açıklamalarıyla, gerek farklı kuruluşlarla birlikte hareket ederek ve gerekse de bireysel olarak ortaya koymuş ve koymaya devam edecektir.
 
Danışma meclisi bütçe komisyonunun 22.12.1981 tarihli toplantısında Ticaret Bakanlığı bütçesi görüşülürken üyelerden Sayın Prof. Dr. Mahmut Akkılıç ile Bakan arasında şu konuşma geçer, ‘Sayın Bakan, ben fındık yemezsem ölmem, çay  içmezsem ölmem; Alman halkı ya da Avrupalı da fındığı yemezse ölmez, gerektiği zaman bunu işal etmeyebilir; ama hiçbir insan et, süt ve yumurtadan vazgeçemez, onsuz yaşayamaz. O bakımdan acaba neden et, süt ve yumurta temel mallar arasından çıkartılmış durumdadır? Biliyorsunuz et, süt ve yumurtaya destekleme politikası uygulanmamaktadır.’ Bakan ‘gerçekten katılıyoruz, bu konuyu tez elden inceleyeceğiz’ der. Bu tarihe göre ardan 29 yıl geçmiştir. Konu gerçekten incelenmiş midir? Sonuç nedir? (Herhalde o dönemde fındığın da yıllar sonra aynı akıbete uğrayacağını kimse tahmin etmiyordu).
 
1980’DEN SONRAKı ZıHNıYET HAYVANCILIğIN YAPISINI BOZDU
Günümüzde ise et, süt ve yumurta ancak IMF Dünya Bankası için verdiği ölçüde desteklenmektedir. Ancak bir taraftan damla damla doğrudan gelir desteği ödenirken bir taraftan da hayvancılığın kuyusu kazılmaktadır. Bir kere şunu belirtelim. 1980’den sonraki zihniyet hayvancılığın yapısını bozdu. Siz bu bozuk yapıyla ne kadar destekleme yaparsanız yapın, hayvancılıkta istediğiniz hedefleri (gerçekten istiyorsanız) tutturamazsınız. Hayvancılıkla ilgili kurumlar ya ortadan kaldırılmakta veya içleri boşaltılmaktadır. Emperyalist güçler taktik değiştirmiştir. Bir hekim, enfeksiyonun nedeni olan mikroorganizma, ilaca karşı direnç gösterince farklı bir antibiyotik kullanmak zorundadır. Bunlar da direnç kazanmaya başladığımız anda farklı bir koldan faaliyete geçmektedirler. Ancak hedefleri ve amaçları bellidir. ülkemizin dayandığı en önemli üretici güç olan tarım ve hayvancılığı bitirmek ve bizi sömürge haline getirmek” açıklamasında bulundu.
 
KIRMIZI üRETıMıNDE YAşAYAN EN öNEMLı SORUNLARDAN BıRı, HASTALIK MüCADELESıNıN VE KORUYUCU HEKıMLıK UYGULAMALARININ YETERıNCE YAPILAMAMASIDIR
ülkemiz coğrafi özellikleriyle her türlü hayvansal üretim açısından uygun ortam ve önemli bir potansiyele sahip olduğunu hatırlatan Başkan Hamurcu konuşmasını şöyle sürdürdü: ”Her ülke sanayide gelişebilir, ama doğanın vergisi olan havyacılıkta pek çok ülkenin ileri gitmesine olanak yoktur. Elbette biz de sanayileşmekle demokratik düzen içinde hızlı bir kalkınmaya kavuşacağız. Ama Türkiye’nin ümidi tarım ve bunun yanında hayvancılıktadır. Eğer biz günde sadece bir inekten bir kilo daha fazla süt üretebilirsek yılda ulusal gelirimize ne kadar katkı konacağını varsın yetkililer hesaplasın. Hangi sanayi kolunu gösterebilirsiniz ki bu kadar hızlı ve ekonomik olarak bir kalkınmayı ifade etsin.
 
ülkemizde kırsal kesimde yaşayan insanların önemli geçim kaynağı olan tarım ve hayvancılık yıllardır süren hatalı hayvancılık politikaları neticesinde hayvan yetiştiricilerinin büyük sorunlar yaşamasına, ülkemiz hayvan popülasyonun çok ciddi düzeyde azalmasına sebep olmuştur.1980’lere kadar canlı hayvan ve hayvansal ürün ihracatçısı konumunda olan Türkiye bütün bu gelişmelerden sonra ne yazık ki işalatçı bir ülke konumuna gelmiştir.
 
Et fiyatlarının artışının nedenleri bilinmeden ve onlara çözüm yolları bulmadan et işalatını da pirinç işalatı ile eş değer tutarak piyasanın kontrol altında tutulacağının sanılması geçmişte yaşananlardan hiçbir ders çıkarılmadığın ortaya koymaktadır.
 
Yükselen et fiyatlarının düşürülmesi için yurt dışından Nisan ayında 16 bin ton canlı hayvan ve 7 bin 500 ton da et işalatı yapmış, ilk işalat kararında paniğe kapılan yetiştirici. Elindeki henüz besisini almamış hayvanları kestirerek büyük zarara uğramıştır. Ancak ikin defa gümrük vergilerinin sıfırlanarak 100 bin tonluk canlı hayvan işalatı kararı yetiştiricilere daha büyük bir darbe vurmuş ve rekabet ortamını yok etmiştir. Hükümetin geçtiğimiz aylarda hayvancılığa yapılan desteklenmelerden; sıfır faizli 2 yıl ödemesiz toplam 7 yıl ödemeli olan kredi desteklemesi de bu derde merhem olmaya yetmeyecektir.
 
Canlı hayvan ve et işalatı, hem insan ve hayvan sağlığı açısından hem de yerli üretici için birçok olumsuzluklar ortaya koyarak hayvancılığımıza büyük zararlar vermektedir. Daha önceki tecrübelerimizden bilmekteyiz ki ülkemizde görülmeyen birçok hastalık, yapılan işalatlarla ülkemize girmiştir.
 
Kırmızı üretiminde yaşayan en önemli sorunlardan biri, hastalık mücadelesinin ve koruyucu hekimlik uygulamalarının yeterince yapılamamasıdır. Serbest Veteriner Hekimlerin salgın hastalıklarla mücadelesinde istihdam hakkındaki tebliğ yıllar öncesinden çıkarılmış olmasına rağmen Tarım ve Köy ışleri Bakanlığınca etkin bir şekilde uygulamaya sokulamamıştır.Baş edilmeyen hayvan hastalıkları (şap, brucella, Tüberküloz, ıBR vb) ekonomik kayıpları beraberinde getirmekte ve fiyat artışına sebep olmaktadır.
 
Yem ve ürün arasındaki fiyat paritesinin sağlanamaması nedeniyle ürün maliyetinin yüksekliği, bilimsel hayvancılığın yapılamaması, aracıların ürünün fiyat artışını manipüle etmeleri gibi nedenlerle, hayvanlık ülkesi olması gereken Türkiye’de et fiyatları, yoksulların hatta orta tabakanın bile ulaşamayacağı ölçüde yükselmiş ve son bir yılın gündemini oluşturmuştur. Yaşanan bu sorun yılların ihmaller zincirinin bir sonucudur.”
 
HAMURCU YENıDEN BAşKAN SEçıLDı
Divan Başkanlığını Veteriner Hekim Cihat Karaoğlan’ın yaptığı genel kurulda Yahya Hamurcu yeniden Hatay Veteriner Hekimler Odası Başkanı olurken yönetim kuruluna Nesim Randa, Onur şahan, Süleyman Kırat ve Sami Oruç seçildi.

İlk yorum yapan siz olun

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir