İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Üçüncü bir cephe oluşmalı…

Referanduma ilişkin basın açıklamasında bulunan Eğitim-Sen Hatay şube Başkanı Servet Kavukoğlu, 12 Eylül 2010 tarihinde bir referanduma gidileceğini belirterek, “Referandumlar halk iradesinin ortaya çıktığı, her fikrin kendini rahatça ifade edebildiği, her zeminde sağlıklı tartışmaların yürütüldüğü bir süreci ifade ederler.” dedi.
 
Geleceğimizi ilgilendiren kararların genellikle siyasi parti liderlerin iki dudağı arasına sıkıştığı ülkemizde referandumların daha da anlamlı ve önemli olduğunu açıklamasında yer veren Kavukoğlu; “Ancak uzun süredir devam eden kutuplaşmalara yeni birisinin eklenmesi nedeniyle referandumların amaç ve özünden daha baştan itibaren uzaklaşıldığını ifade etmek istiyoruz.Referandum süreci iktidar ile muhalefetin kayıkçı kavgasına dönüşerek, seçimden önce bir mevzi kazanma savaşı olarak yürümektedir.
 
Nitekim değişikliklerin yapılmasından bu yana geçen sürede yapılan tartışmalar, hükümetin ve yüksek yargının tutumu, çatışmanın giderek artacağını göstermektedir. Gerek antidemokratik, dayatmacı yasalaşma süreci gerekse sonraki yargısal süreç ve bu sürece ilişkin tartışmalara bakıldığında 12 Eylül günü halkın görüşünü özgürce açıklayabileceği bir referandum yerine, çoğunluk partisinin kararını halka onaylatması şekline dönüşecektir. AKP hükümeti tarafından dayatmacı bir yaklaşımla yapılan son anayasa değişiklikleri, ülke sorunlarına çözüm üretmekten uzak olup, tam tersine, çatışmaları derinleştiren ve yeni çatışma alanları üreten niteliktedir.
 
Bugüne kadar 81 maddede yapılan değişiklikler, darbe ürünü olan 1982 Anayasasının antidemokratik ruhunu ortadan kaldırmayıp siyasi ve toplumsal sorunlara çözüm üretmediği gibi bu değişiklikler de sorunlarımızı çözmeyecektir.“ açıklamasında bulundu.Yapılan değişikliklerin hem temel hak ve özgürlüklere hem de devletlin yapısına ilişkin olduğunu ifade eden Kavukoğlu, bu nedenle değişikliklerin toptan oylatılması doğru olmadığını, üstelik ısviçre’de cami meselesi ile ilgili konuşmasında Başbakan’ın da altını ısrarla çizdiği üzere temel hak ve özgürlüklerin referanduma sunulamayacağını, toplu sözleşme hakkının, kadınlara ilişkin pozitif ayırımcılık, adil yargılanma hakkı vb. düzenlemelerin temel hak ve özgürlükler kapsamında olduğunu, bu nedenle referanduma götürülmemeleri gerektiğini ifade etti.
 
öncelikle kamu emekçilerinin grev hakkına yer vermediğinden çalışma hukukunun genel ilkeleri ve uluslar arası hukuka aykırı olarak düzenlen değişiklikle kamu görevlilerine toplu sözleşme hakkına yer verilmiş gibi görünse de bu gerçekliği yansıtmamakta olduğunu açıklamasında yer veren Eğitim Sen Hatay şube Başkanı Servet Kavukoğlu, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Bilindiği üzere grev hakkı, toplu sözleşme hakkının ayrılmaz bir unsurudur. Bu gerçeklik gerek AıHM kararları gerek Avrupa Sosyal Haklar Komitesi ve ILO komite kararlarında da sıkça dile getirilmektedir.  Buna karşın, grev hakkımız anayasal güvenceye kavuşturulmadığı gibi; barışçıl bir çözüm yolu olan Uzlaştırma Kurulu kararlarına kesinlik kazandırılarak bu aşamada grev hakkımız fiilen ve hukuken yeni bir engelle karşı karşıya bırakılmak istenmiştir. Toplu sözleşme hakkı da fiilen kullanılamaz hale getirilmiştir.
 
Devletin yapısına ilişkin yapılan değişiklikler ise yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki ayrılığı yeniden düzenlemektedir.
 
Yapılan düzenlemeler ile yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını sağlamaya yönelik yeterli güvence getirilmediği gibi Anayasasının en çok eleştirilen cumhurbaşkanının yetkileri daha da arttırılarak antidemokratik sistem derinleştirilmektedir. AKP’nin yargının anti demokratik ve haklar aleyhine olan yapısının değiştirildiği şeklindeki propagandası da gerçeği ifade etmemektedir. Türkiye’nin yeni bir anayasa gereksiniminin olduğu açıktır. Karşı karşıya bulunduğumuz acil sorunların çözümü demokratik bir anayasadan geçmektedir.
 
Meşruiyeti tartışmalı mevcut 82 anayasanın toptan yürürlükten kaldırılması ve toplumun barış içinde bir arada yaşamasının temelini oluşturacak yeni, demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir anayasa yapılmalıdır.
 
Yeni anayasa, yapılış biçimiyle de çoğulcu demokratik bir süreçte hazırlanmalıdır. Mecliste çoğunluğu bulunan partinin tek başına hazırlayacağı yeni bir anayasa ya da değişiklik paketinin daha baştan ölü doğacağı ortadadır.Genel yaklaşımımız ve değerlendirmemizi yukarıda ifade ettik. üyelerimiz bu doğrultuda doğru tavrı sergileyecek siyasi bilince ve mücadele deneyimine sahiptir. Somut olarak diyoruz ki, toplumsal sorunları çözmekten uzak AKP zihniyetini teşhir eden ve bunun üzerinden gerçek demokrasiyi savunan argümanlarımızı güçlendireceğiz. Aynı zamanda Ergenekoncu, darbeci, statükocu güçlerin egemenliğini artıracak siyasal zeminlere düşmeden bu kesimlere tereddütsüz tutum almak dün olduğu gibi bugün de görevimizdir. Bu ikili mücadeleyi gözeten eksen KESK’ in yıllardır sürdürdüğü mücadele birikimidir.
 
Böylesi karmaşık bir süreçte mücadelenin iç içe geçginligi ortadadır. şunu çok iyi bilmekteyiz ki ne AKP iktidarı bu ülkenin demokratikleşmesinin önünü açabilir ne de 80 yıldır statükoyu koruyan güçler. Bu nedenle örgütümüz üçüncü bir cephenin oluşmasını gerçek demokrasi mücadelesinin ortaya çıkarılmasını kendine ana eksen olarak almıştır.
 
Görüşlerimizin, önerilerimizin ve beklentilerimizin dikkate alınmadığı bir sürecin parçası olmayacağız. Seçeneksiz değiliz. Barışa dayalı, eşitlikçi, özgürlükçü, halkçı ve demokratik yeni bir anayasa talebimiz gerçekleşinceye kadar mücadeleye devam edeceğiz.”

İlk yorum yapan siz olun

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir